![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() |
baronio |
![]()
İleti
#76
|
||||
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 2,078 Katılım: 31-May 07 Nereden: Away Üye No.: 3 ![]() |
IMDB
This is England'ın bünyemde yarattığı etkinin ardından Matine'de bilhassa izledikten sonraya okumayı bırakmaya karar verdiğim ama sayfayı aşağı indirirken, "Modern bir başyapıt" yazısını gayrı ihtiyari gördüğüm Dead man's Shoes'un başına büyük bir keyifle oturdum. Aslında milli takımların içine ettiği gecemi güzelleştirmesi için dua ederek gerekli hazırlıkları yapıyordum ki, açılış sekansından son anına kadar büyülenmiş bir şekilde Shane Meadows'un filmine kendimi kaptırdım. İnanılmaz bir intikam hikâyesini, Chan Wook Park'tan hiç de aşağı kalmayacak bir ağır başlılıkla kameraya alan yönetmen, bunu yaparken ayakları son derece yere basan ve tıpkı Richard gibi duygulara yer vermeyen bir işleyiş benimsiyor. Çok rahatlıkla ajite edilebilecek bazı insanî meseleleri muazzam bir serin kanlılıkla ve ketumlukla işliyor yönetmen. İzleyene çok da büyük bir gizem içermeyen bulmacayı, büyük bir gizemi içinde barındırarak çözdürüyor. Bu geçirdiğim son bir hafta içinde sinemasıyla tanıştığım İngiliz yönetmen Shane Meadows, vazgeçilmezlerim arasına girdi diyebilirim. Birbirinden çok farklı iki film, birbiriyle aynı yolun yolcusu iki başarı öyküsü. Bu öykülerin kahramanıysa Shane Meadows. Matine'ye yönelip, yazıyı okumaya başlamadan önce sevgili Funkster'a ve Siyanure'e satır aralarına ve yazılarına sıkıştırdıkları bu filmi izlemeye beni yönelttikleri için teşekkür ediyorum. ![]() 9/10 -------------------- |
||||
Siyanure |
![]()
İleti
#77
|
||||
![]() orada olmayan adam ![]() Grup: Veteran İleti: 493 Katılım: 6-July 07 Nereden: dark city Üye No.: 149 ![]() |
![]() IMDB
Anthony Shaffer'in oyunundan senarylaştırılan Sleuth ile Joseph L. Mankiewicz yönetmenlik kariyerini zirvede nihayete erdirmiş. Kullanılan tek mekan, teatral kullanımıyla görkemli bir malikane... Dedektif romanları yazarı, oyuncak koleksiyoncusu, takıntılı bir zengin Andrew Wyke ile onun eski karısıyla evlenmeyi düşünen, orta halli bir berber olan Milo önce kumpaslı bir soygun tasarlıyor. Filmin tüm kozu pek çok kırılma anı içeren usta işi senaryo, iki aktörün olağanüstü oyunculukları (özellikle taklit aksanları), ve evin içinde oyuncaklar, süs eyşaları, tablolar ile oluşturulan gerilimli atmosfer. Az oyuncu ve dar mekan kullanımlı böyle bir filmin 138 dakika boyunca izleyiciyi diken üstünde tutabiliyor olması en büyük başarısı. Çekimleri tamamlanan re-make'ini Nobel ödüllü yazar Harold Pinter kağıda dökmüş, Kenneth Branagh yönetmiş, Michael Cane bu sefer yaşlı yazarı, Jude Law ise Milo'yu oynuyormuş. Elde böylesine güçlü bir fikir varken, yeniden çevrimin başarısız olması zor gibi, özellikle gelişen teknolojiyle evdeki oyuncakların nasıl olacağı merak konusu. Ben yine de böyle klasiklerin anılarına saygısızlık olarak adlandırdığımdan, yeniden çevrimine sevindiğimi söyleyemeyeceğim. 8.7 / 10 Bu ileti Siyanure tarafından Sep 9 2007, 11:34 PM yeniden düzenlenmiştir. |
||||
Siyanure |
![]()
İleti
#78
|
||||
![]() orada olmayan adam ![]() Grup: Veteran İleti: 493 Katılım: 6-July 07 Nereden: dark city Üye No.: 149 ![]() |
![]() IMDB
Ji-woon Kim, Chan Wook Park'ın Kore Sineması'nda estirdiği intikam fırtınasına iştirak etmiş, en büyük farkı ise derin mevzulara girmeden, direkt bir şekilde derdini anlatması. Kuvvetli ve itaatkar görev adamı Sunwoo, patron Kang tarafından kızını takip etmek üzere görevlendirilir. Eğer başkasıyla birlikte ise, ikisinin de öldürülmesini emretmiştir (bir nevi intikam). Öldürmek ile ilgili bir problemi olmayan Sunwoo için işler kızla tanıştıktan sonra değişir. Son derece kuru bir romantizmin pençesinde kızı öldürmeyi başaramayan Sunwoo için hem patronunun, hem de patronunun düşmanlarının sert planları vardır (intikamın intikamı). Sunwoo ayakta kalmayı başarabilirse, oyun sırası kendine geçecektir, tüm kozlarıyla saldırır. Klişe konusunu, sırtını yasladığı muhteşem görselliğiyle sürükleyici kılan yönetmen eski klasiklere göndermelerde bulunmayı ihmal etmiyor. Parmaklara ateş edilen sahnesiyşe açıkça Taxi Driver'ı, bir infaz sahnesi ile ise The Usual Suspects'i hatırlattı bana. Sert ve stilize dövüş sahnelerini, fondaki klasik müzik ile destekliyor. Şiddet izleyip bünyesini rahatlatmak isteyenlere, Kore'nin ağır abilerini ve Byung-hun Lee'nin karizmatik kahramandan ziyade hüzünlü ve düşünceli Sunwoo'yu oynarkenki müthiş performansını merak edenlere tavsiye edeceğim bir film. Açılışını ve son 10 dakikasını dikkatli gözlerle izlemeniz de sizi kısa bir süreliğine düşüncelere daldırabilir. 7.3 / 10 |
||||
Estel |
![]()
İleti
#79
|
||||
![]() Üye ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 26 Katılım: 30-June 07 Üye No.: 138 ![]() |
![]() IMDB
Filmin senaryosu filmin zayıf karnı olmuş diyebilirim. Gerçi dönem filmlerinin çoğu böyle oluyor. Bu konuda Shane Meadows bizi şaşırtmamış. Ama yine de harika oyunculuklar (özellikle Shaun) ve güzel çekimlerle o dönemin ruhunu yansıtan iyi bir film olmuş. Keşke içinde barındırdığı hikayesi daha güçlü olsaymış. Müzikler ise kesinlikle 10 numara. Soundtrack'i torrent sitelerinde bulunabilir. Ludovico Einaudi üstad ile harika punk-rock grupları toplanmış. Kaçırmayın. 7/10 Bu ileti Funkster tarafından Sep 11 2007, 12:08 PM yeniden düzenlenmiştir. |
||||
Azathoth |
![]()
İleti
#80
|
![]() Mutfak Masası Film Ekibi ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 68 Katılım: 2-September 07 Nereden: İstanbul Üye No.: 315 ![]() |
Ben de "This is England"ı az önce bitirdim. Tekrar imdb tag gerekli değil sanırım.
@Estel arkadaşın aksine ben filmin senaryosuna taptım. Çok başarılı bir dramatik yapı, ince düşünülmüş karakterler, tavize yer vermeyen bir bakış açısı sağlamlığı ve olağan üstü yazılmış diyaloglar, hem biçim hem de içerik açısından kusursuz denilebilecek bir senaryonun ortaya çıkmasını sağlamış. Müzik seçimleri, oyunculuk ve görsellik olarak da herhangi bir eksi göremedim, artılar ise saymakla bitmez. Muazzam çeviri için @baronio ya teşekkür eder, hala izlememiş olanlara şiddetle öneririm. 9/10 -------------------- "Düşünce her zaman öndedir. Düşünce uzağı görür, şimdiki zamanı yaşayan bedene göre çok uzağı görür. Umudu ortadan kaldırmak, düşünceyi bedene indirgemektir. O zaman, beden çürümek zorunda kalır." Albert Camus
|
213 |
![]()
İleti
#81
|
||||
![]() Etkin Üye ![]() Grup: Çevirmen İleti: 489 Katılım: 31-May 07 Üye No.: 17 ![]() |
![]() IMDB
İlk defa bir filmin melodramı beni hiç sıkmadı. Hatta beğendim. Edith Piaf'ı oynayan aktrisin de bunda katkısı var sanırım. Arada sırada dinlediğim Edith Piaf'ı artık devamlı dinlemem gerektiğini kanıtladı bu film bana. Ne kadar çok şey bilmiyormuşum meğer onun hakkında. Filmin kurgusunda hatalar olmasına rağmen, yönetmen güzel bir hikâye izletti bana. O harika sesi bir daha duyunca zaten filmi sevmemeniz mümkün değil. Edith Piaf hatırına 7/10. -------------------- sometimes... you've just got to rock...
|
||||
carpe.diem |
![]()
İleti
#82
|
||||
![]() Etkin Üye ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 72 Katılım: 31-May 07 Nereden: Ankara Üye No.: 12 ![]() |
![]() IMDB
1700'lü yılların İspanyasında, Kral'dan çok, katı Engizisyon mahkemelerinin hüküm sürdüğü ve sözünün geçtiği bir dönemde, Kraliçe'nin ressamı Goya'nın Fransız işgalinden, İngiliz işgaline kadarki dönemde yaşanan olayları fırçasına döktüğü/aktardığı ve tüm bu süreçte güzelliğinin kurbanı olan ve Engizisyon mahkemesince tutsak edilen Ines'in dramını da adım adım resmetttiği; gerek oyunculukları, gerekse senaryosuyla oldukça etkileyici bir Milos Forman filmi. 8/10 -------------------- |
||||
Siyanure |
![]()
İleti
#83
|
||||
![]() orada olmayan adam ![]() Grup: Veteran İleti: 493 Katılım: 6-July 07 Nereden: dark city Üye No.: 149 ![]() |
![]() IMDB
Kubrick fimografisinin erken dönemine ait iki filmi The Killing ve Killer's Kiss hep diğer başyapıtlardan ayrıksı durur. Sebebi belki de o profesyonelliğin getirdiği geniş alanlara yayılmadan, daha düşünsel konulara girmeden büyük bütçelere güvenmeden filmlere girişmesindendir. The Killing'in ise diğer filmlerden aşağı kalan yanı yok. Döneminin çok ötesinde kurgu denemeleri (Tarantinovari deniyor hani şimdi), özellikle toplantılar sırasında sunduğu kara film estetiği, zekice işlenmiş senaryosunu uçuk bir sona bağlamasıyla günümüzde de izlenilecek ve son derece keyif alınacak bir suç filmi... Birkaç kafadar at yarışları sırasında bir karışıklık yaratarak, hipodromum kasasını boşaltmak hevesindedir. Her taşı yerine koyduklarını sandıkları anda başlarına gelecek tesadüfler ve femme-fatale karakterin duruma müdahalesi sebebiyle işler içinden çıkılmayacak bir hal alır. Soygunun yanı sıra, hırsızların ev hayatından etkileyici enstantaneler var filmde her ne kadar konuya çok yedirilmemiş olsa da. Karakterlerinin her biri tek tek üzerinde çalışılmış, adları Mr. Pink, Mr. Orange olsaydı şaşırmazdım. Daha sade bir Reservoir Dogs beklentisiyle izlenebilir. Jackie Brown'un eşzamanlı çekimleri farklı açılardan anlattığı kurgusunda bu filmden ders alınmıştır sanırım. 8.1 / 10 Bu ileti Siyanure tarafından Sep 18 2007, 06:46 PM yeniden düzenlenmiştir. |
||||
Siyanure |
![]()
İleti
#84
|
||||
![]() orada olmayan adam ![]() Grup: Veteran İleti: 493 Katılım: 6-July 07 Nereden: dark city Üye No.: 149 ![]() |
![]() IMDB
Dustin Hoffman'ın ne kadar usta bir oyuncu olduğunu bu filmde bir kez daha kafamda pekiştirdim. Pek çok filminde senaryonun tüm ağırlığını üstünde taşıyor, en ufak mimikleriyle karakterinin tüm iç dünyasını yansıtabiliyor. Meryl Streep'in canlandırdığı Joanna tarafından terk edilen Ted, iş dünyasının koşuşturmacasında hem karısını, hem çocuğunu hayatının dışına itmiştir. Karısına hiç zaman ayırmayan, çocuğunu ise henüz neredeyse tanımayan Ted, Joanna'nın bir gün aniden evi terk etmesiyle birlikte hayatında köklü değişikliklere yelken açar. Artık Joanna da olmadığına göre oğlunun sorumluluğu onun omuzlarındadır. Filmin ötesi bir baba-oğul ilişkisi, ebeveynlerin kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerini sorgulayan bir dram. Filmin tamamına sinen hüzünlü atmosfer gözyaşı döktürecek güçte çünkü herkesin hayatından kareler bulabileceği sahneler var. İnsanı hırslardan arındırıp, saflıkta ve sevgide bütünleştirecek bir film Cry More vs. Cry More. 7.7 / 10 Bu ileti Siyanure tarafından Sep 18 2007, 07:01 PM yeniden düzenlenmiştir. |
||||
baronio |
![]()
İleti
#85
|
||||
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 2,078 Katılım: 31-May 07 Nereden: Away Üye No.: 3 ![]() |
![]() IMDB
Başrollerini Eric Bana ve Drew Berrymoore'un paylaştığı, arka planda da Robert Duvall'ın usta oyunculuğuyla desteklenen, türünün tüm alışageldik kurallarını alabildiğince düzgün şekilde işleyen tipik bir romantik/komedi filmi Lucky You. Her zamanki hayatla ilgili boyundan büyük laflar etme geleneğini kendine misyon edinen bu çabuk patlayan sabun köpüğü, maalesef damağımda hoş tatlar bırakmadı. Eric Bana'nın iyi bir oyuncu olduğuna dair inancım giderek azalırken, Drew Berrymoore keşke hep çocuk kalsaydı diyorum. Poker ve kumar ile ilgili filmleri severim. Aslında başlı başına kumarı ve pokeri severim. Ancak bu filmde hiçbir karizması kalmadığı gibi, bundan önce çekilmiş Rounders, Maverick, Let it Ride, The Cincinnati Kid, Bob Le Flambeur gibi filmleri düşününce aynı kategoriye koymak bile hakaret gibi geliyor. Clint Eastwood'un güzel çevirisi dışında aklımda bir şey kalmadığı gibi, her zamanki hayat gerçekliklerinden uzak bir Hollywood filmi izlemiş oldum. Hayatımdan gitti iki saat daha. Dip not: Filmografisinde In Her Shoes gibi güzel bir film bulunan yönetmenin çıtayı giderek düşürmesi ise ayrı bir araştırma konusu. 3.5/10 -------------------- |
||||
baronio |
![]()
İleti
#86
|
||||
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 2,078 Katılım: 31-May 07 Nereden: Away Üye No.: 3 ![]() |
![]() IMDB
Yeni nesil Amerikan "Adult" komedi furyasının en meşhur isimlerinden olan Judd Apatow'un 40 Years Old Virgin'dan sonraki filmi olan Knocked Up da tıpkı mevzu bahis film gibi bel altı espirilere fazlasıyla dayanan bir yapıda. Alkolün fazla kaçtığı bir gecede birbirinden çok farklı iki kişinin bir anlık gafletinin hayatlarını kökten değiştirecek bir nihayete doğru yol almasını konu alan film, 40 Years Old Virgin'dan çok daha romantik ve hassas bir çizgide yürüyor. Açıkçası izlerken birçok yerde içim kıpır kıpır oldu. Bu tip filmleri kalkıp enine boyuna eleştirip de birer başyapıt ilan edecek veya yavanlıklarına çemkirecek halimiz yok elbette. Ancak dönüp baktığımda yönetmenin ciddi ciddi mainstream romantik/komedilerde kendine has üslubuyla çığır açtığını ve bu yenilikçi tavrıyla da eserlerinin kulvarına göre birer "baş" yapıt olduğunu söyleyebilirim. İzlerken çok keyif aldım. Açıkçası 40 Years Old Virgin'dan da çok daha iyi buldum. Komedi dozu aynı tutulurken (hatta bu filmde daha çok güldüm diyebilirim), romantizm ayarının biraz daha artmış olması filmin seyrini bambaşka bir yere koyuyor. Filmle beraber ustaca seçilmiş kelimelerin birbirini kovaladığı muhteşem bir R0BIN çevirisi var ki, seyir zevki zirve yapıyor. Satır kaçırmamak için dört gözle altyazıyı okumak bir süre sonra yorsa da, onun bu sürekli konuşmadan oluşan filmi çevirirken çektiği eziyetin yanında nedir ki? Muazzam bir R0BIN çevirisi daha. Onca emeğin üzerine çıkıp birileri yine o muazzam yüzeysellikleriyle "Samanyolu TV göndermesi yoktur umarım" gibi şeyler söyleyebilirler. Zaten o tip insanlar bu filmden de, tıpkı iyi çeviriden anlamadıkları gibi, hiçbir şey anlamazlar. ![]() 8,5/10 -------------------- |
||||
Funkster |
![]()
İleti
#87
|
||||
![]() Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 2,071 Katılım: 31-May 07 Üye No.: 6 ![]() |
![]() IMDB
Başarılı diş hekimi Alan Johnson’ın (Don Cheadle) birgün uzun zamandır görmediği üniversitedeki oda arkadaşı Charlie Fineman (Adam Sandler) ile karşılaşması ile tekrar başlayan dostluk öyküsü.. Ama Charlie, eski Charlie değildir, çünkü çok sevdiği eşi ve kızları, 11 Eylül saldırılarında ikiz kulelere çarpan uçakta hayatlarını kaybetmişlerdir. Dış görünümünden psikolojisine her şeyi negatif yönde değişen Charlie ile yeni baştan iletişim kurma çabası içine giren Alan, sahip olduğu ailesinin değerini de bu sayede değerlendirme sürecine girer. Görünüş itibariyle çok sıcak bir arkadaşlık öyküsü işlenebilecek iken, başta Adam Sandler’in inandırıcılık problemi yaşayan ve benimsenmesi güç oyunu yüzünden önemli ıskalamalar yapan ortalarda bir dram. Buna çok sevdiğim Don Cheadle’ın ne uzayan, ne de kısalan yardımcı rolü de eklenince yer yer sıradanlaşıyor. 11 Eylül üzerine hazin bir aile dramından beklediğim sözlerin neredeyse hiçbirini etmeyen, 11 Eylül’ü bir trafik kazasından farklı göstermeyi beceremeyen bir film olmuş. Güzel bir hastasının Alan’ı taciz etmesi her ne kadar filmin psikanaliz rüzgarında kendine yer edinmeye çalışsa da, film ile alakasız durmuş. Jada Pinkett Smith, Liv Tyler, Saffron Burrows gibi hoş bayanların varlıkları yine film ile ilişkilendirilmeye çalışılan tipik yancı konumdan öte bir şeye sahip değil. Yine de bizdeki “deprem” kelimesine benzer bir hassasiyetin onlarda “uçak” kelimesine denk düşebileceğini hissettiren, sevdiğimiz ama uzak kaldığımız dostlarımızın akibetlerini düşündürebilen bir yanı da yok değil. Vaktiniz varsa.. 6/10 -------------------- |
||||
gündüzdoğanay |
![]()
İleti
#88
|
||||
![]() 2046 da hiçbir şey değişmez. ![]() Grup: Müdavim İleti: 628 Katılım: 4-June 07 Nereden: Nevy TeAM Üye No.: 26 ![]() |
![]() IMDB
Babasını kaybettikten sonra kendi kabuğuna çekilmiş olan lise son sınıf öğrencisi olan Nick, annesinin üzerindeki baskısını kırmak amacıyla Londra bulunan yazarlık eğitimi programına katılmayı istemektedir. Diğer taraftan annesini kaybetmiş olan Annie, üvey annesiyle sorunlar yaşamakta ve küçük kardeşine bakmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken yasadışı işlere bulaşan Annie'nin kendisini polise ispiyonladığını düşündüğü Nick'le hayatı bir yerde kesişmek durumunda kalır... Senaryo olarak çok zayıf kalan, inandırıcılıktan yoksun bir film var karşımızda. Çok sıradan , çok klişe bir film The Invisible. 2/10 -------------------- İnsanların yanında mutlu değilim,yeterince içersem kayboluyorlar.(Charles Bukowski)
Cennetten kovulan ilk alkolik. Bir keresinde birine aşık olmuştum. Bir süre sonra orada değildi. (2046) Felsefe cahili, popüler kültür düşmanı... |
||||
baronio |
![]()
İleti
#89
|
||||
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 2,078 Katılım: 31-May 07 Nereden: Away Üye No.: 3 ![]() |
![]() IMDB
Başrollerini Eric Bana ve Drew Berrymoore'un paylaştığı, arka planda da Robert Duvall'ın usta oyunculuğuyla desteklenen, türünün tüm alışageldik kurallarını alabildiğince düzgün şekilde işleyen tipik bir romantik/komedi filmi Lucky You. Her zamanki hayatla ilgili boyundan büyük laflar etme geleneğini kendine misyon edinen bu çabuk patlayan sabun köpüğü, maalesef damağımda hoş tatlar bırakmadı. Eric Bana'nın iyi bir oyuncu olduğuna dair inancım giderek azalırken, Drew Berrymoore keşke hep çocuk kalsaydı diyorum. Poker ve kumar ile ilgili filmleri severim. Aslında başlı başına kumarı ve pokeri severim. Ancak bu filmde hiçbir karizması kalmadığı gibi, bundan önce çekilmiş Rounders, Maverick, Let it Ride, The Cincinnati Kid, Bob Le Flambeur gibi filmleri düşününce aynı kategoriye koymak bile hakaret gibi geliyor. Clint Eastwood'un güzel çevirisi dışında aklımda bir şey kalmadığı gibi, her zamanki hayat gerçekliklerinden uzak bir Hollywood filmi izlemiş oldum. Hayatımdan gitti iki saat daha. Dip not: Filmografisinde In Her Shoes gibi güzel bir film bulunan yönetmenin çıtayı giderek düşürmesi ise ayrı bir araştırma konusu. 3.5/10 O kadar saydırdık ama bir noktayı atlamışım. Haksızlık etmeyeyim. Muhteşem bir soundtrack'i var filmin. Günlerdir sürekli dinliyorum. Country tarzı enfes bir playlist hazırlamışlar. Tavsiye ederim. Puanını 4.5'a çıkartıyorum evladım. ![]() -------------------- |
||||
melih |
![]()
İleti
#90
|
||||
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 1,451 Katılım: 31-May 07 Üye No.: 2 ![]() |
![]() IMDB
Eskiden, daha küçücükken annem babamı uyuyorum diye punduna getirip gecenin bir yarısı salona sızmayı başarmıştım televizyondaki Pet Sematary'yi izleyebilmek için. Hâlâ en başarılı bulduğum King uyarlaması olmasının yanında, hiç yolu yok bir kere daha izlemeyeceğim kadar da etkisini korumaktadır zihnimde. İlk ve tek izleyişte ellerimin buz kesmesini başarmıştır. Sadece uyarlamalarını izleyen insanlar için kitapları beş para etmez gibi görünen Usta'nın Karanlık Öyküler isimli kitabındaki bir kısa öykü aslında 1408. Kitaptaki hali her zaman için daha iyidir. Uyarlamaların da kaderi bu olsa gerek. Ancak 1408 göğsünü gere gere tür filmi olduğunu da iddia ediyor. Korku ve komedi filmlerinin diğer türlere göre çok büyük bir dezavantajları var aslında. O anda tepki verdiniz verdiniz, yoksa yandı gülüm keten helva. Filmden sonra "şurada aslında verilmek istenen korku" gibisinden bir cümle abes ve beyhude kaçıyor. 1408 de yer yer geren, bir iki sahnede gafil avlamaya çalışan, filmin başındaki ufak bir kanama haricinde hiç kan göstermeyen bir korku filmi... olma iddiasında. Dolores Claiborne'u ve Misery'i Kathy Bates'in, Christine'i John Carpenter'ın kurtardığı yapımlara John Cusack'in bile yetemediği bir 1408'ü ekleyemiyorum ne yazık ki. Yönetmen Mikael Håfström'un kısa öyküyü aldığı kitaptaki bir diğer kısayı da bu filmin içine bezeme çalışmaları çok eğreti durmuş ayrıca. 5/10 -------------------- |
||||
![]() ![]() |
![]() |
Basit Görünüm | Şuan: 4th July 2022 - 12:24 PM |