![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() |
![]() |
kaknus |
![]()
İleti
#1
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Bu yeni köşecikte şiirler içinde geçen deyimlere doğru bir yolculuğa çıkılacaktır.
Şair dilinden deyimlerin nasıl sarf edildiğine bakılacak bu vesileyle. Sözü çok uzatmadan başlayayım ufak ufak... Abası yanık: Âşık Vâsıl olan var mı visâline Akıl ermez senin hâline O güzelliğine, o cemâline Var mı Dertli gibi abası yanık Dertli, 19.yy. Vâsıl: kavuşmuş, ulaşmış visâl: kavuşma (burada "sevgili" olsa gerek) cemâl: yüz, güzellik Bir örnek de Klasik Türk Edebiyatı'ndan vereyim. İçi yanmak: Çok büyük bir acı ve üzüntü duymak. Gözüm yaşını gördü revân acıdı deryâ Köynüklerim işitdi içi yandı cahîmün Zâtî derya: deniz revân: Giden, yürüyen (burda biraz "hemen, o zaman, o anda" anlamında kullanılmış gibi) köynük: yanık yarası cahîm: cehennem (Göz yaşlarımı görünce hemen derya (hâlime) acıdı. Yaralarımı işitince cehennemin (bile) içi yandı.) Şairlik bu olsa gerek... ![]() Bu ileti kaknus tarafından Nov 7 2007, 11:10 PM yeniden düzenlenmiştir. -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#2
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Ayaklar altında kalmak: Çevresince hor görülmek, kendisine karşı kötü davranılmak.
Kande etsin haklı hakkını dâvâ Rüşvetsiz hiçbir iş görülmez asla Ayaklar altında kaldı fukara Âsumana çıktı âh ü figânı Beşiktaşlı Gedâî, 19. yy. kande: nerede fukara: fakirler âsuman: gökyüzü, semâ figân: bağırarak ağlama, inleme. -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#3
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Âhı yerde kalmamak: Bedduası tutmak, âhı tutmak; zulme uğrayan kimsenin bedduasının etkisini göstermesi.
Döne döne inledürsin derd ile dolâb-veş Gâfil olma yerde kalmaz ey felek âhum benüm Zâtî dolâb-veş: dolap gibi (Ey felek, sen beni dert ile döne döne dolap gibi inletmekteysen de haberin olsun ki âhım yerde kalmaz.) -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#4
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Canını sıkmak: Bir kimse, bir şey, bir olay kendisine üzüntü, sıkıntı vermek, neşesini kaçırmak, keyfiniz bozmak.
Hanım der ki ne beklersin yanımı Var git herif sıkma benim canımı Bugün gördüm filan kesin hanımı Takmış kulağına elmas küpeler Beşiktaşlı Gedâî, 19.yy. Bu şairler boşuna şair olmuyormuş demek ki... ![]() -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#5
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Âhı tumak: Zulme uğramış bir kimsenin bedduası, zulmü yapanı bir felakete düşürmek; birinin ilenmeleri(bedduası) gerçekleşmek.
Hem âh iderin kaçduğına benden o mâhun Hem havf iderin kim anı Yahyâ, tuta ol âh Şeyhülislâm Yayha mâh: ay (şiirde ay yüzlü sevgili) havf: korkmak, korku (Ey Yahya, o ay yüzlü sevgilinin benden kaçmasına hem âh ederim hem de ahım tutar (da sevgilinin başına bir şey gelir) diye korkarım.) Ne kadar zarif bir buluş ve düşünüş tarzı... ![]() -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#6
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Aman dilemek: Merhamet istemek, önce direnirken zor karşısında baş eğip yenenin merhametine sığınmak, amana gelmek.
Gâh medh ü senâna ben âgaz ettim Gâh derd-i dilimi sûz u saz ettim Gâh aman diledim gâh niyâz ettim Ya dahi n'eylemek gerek sultânım Gevherî, 17. yy. gâh: bazen, kimi zaman medh: övmek senâ: yüceltme, ululama âgaz etmek: başlamak ve devam etmek dil: gönül sûz: yanmak, tutuşmak niyâz: yardım istemek Daha ne yapsın âşık... -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#7
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Aşık atmak(birisiyle): Kendisinden üstün olduğu bilinen bir kimseyle yarışmak.
Lutf et beyim ağyâr için âşık atılır mı Âşıkla muhabbetde hiç aşık atılır mı Enderûnlu Vâsıf ağyâr: başkaları, yabancı, el (Beyim lutf et, hiç başkaları için âşık terk edilir, âşıkla da aşk hususunda yarışılır mı?) Şairlerin işi sözle oynamaktır yerince... ![]() -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#8
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Bağrına taş basmak: Derdini kimseye açmaksızın her türlü acıya katlanmak.
Bağrına taşlar basup ben hasta içün tağlar Kabrüm üzre saçların çözmüş bulutlar ağlar Âhî Dağların taş bağırlı olmasını kendi hastalığına, bulutların yağmur indirmesini de bir kadının mezar üstünde saçlarını çözüp ağlamasına benzetip bağlayarak çok güzel bir hüsn-i talil(güzel sebebe bağlama) ile şair şairliğini göstermiş. Ruhu şâd olsun... Yüreği yanmak: İçine ateş düşmek, çok büyük acı duymak. Yine yüzüni gördüm yine yüreğüm yandı Dost senün aşkun odı yüreğüme dayandı Yunus Emre, 13. yy. od: ateş -------------------- Hüve'l-bâkî
|
kaknus |
![]()
İleti
#9
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Ayda yılda bir görünmek: Çok nadiren meydana çıkmak, görünmek.
Ayda yılda bir görinür neyleyem ol âfitâb Hasretünden dostlar hâlüm harâb oldı harâb Tabîbî âfitâb: sevgili -------------------- Hüve'l-bâkî
|
siroguz |
![]()
İleti
#10
|
![]() some are born to sweet delight, some are born to endless night ![]() Grup: Müdavim İleti: 435 Katılım: 22-June 07 Nereden: bir yerdeyim... Üye No.: 112 ![]() |
Kaknus ağabey teşekkür ediyorum. İnanması zor ama bu başlığa girdiğimde lise edebiyat derslerini özlüyorum. Burada da bir şeyler öğreniyor olmak çok sevindirici. Başlığı yalnızca okuyarak takip edebiliyorum. Benim bildiğim 3-5 şiir, bir kaç gazel. O yüzden katkıda bulunamadan izliyorum sadece. Ellerine sağlık.
-------------------- Bahçelerde ve yatak odalarında, bodrum katlarında ve tavan aralarında dolaşır, köşelerden döner, kapılardan pencerelerden geçerim, kaldırımlarda gezinir, merdivenlerden çıkar, halıların üzerinde, oluklardan aşağı, gökyüzünde ilerlerim, arkadaşlarla, âşıklarla, çocuklarla ve kahramanlarla gezerim; bunların hepsi de algıladığım, hatırladığım, hayal ettiğim, çarpıttığım ve netleştirdiğim şeylerdir.
Tom Robbins - Another Roadside Attraction |
melih |
![]()
İleti
#11
|
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 1,451 Katılım: 31-May 07 Üye No.: 2 ![]() |
Bu başlığı sadece okuyarak takip edenlerden biri de benim. Bu vesileyle vakti zamanında size sorduğum soruyu tekrar yöneltmek istiyorum.
Kâle/kaale/kale alma(ma)k. Hangisidir şunun aslı? -------------------- |
kaknus |
![]()
İleti
#12
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
@ siroguz
Ben teşekkür ederim efendim. Takip edilmesi de yeter fakire... ![]() Bu başlığı sadece okuyarak takip edenlerden biri de benim. Bu vesileyle vakti zamanında size sorduğum soruyu tekrar yöneltmek istiyorum. Kâle/kaale/kale alma(ma)k. Hangisidir şunun aslı? Üstadım, bilmem o zaman nasıl bir cevap vermiştim. Sanırım verdiğim cevap sizi pek tatmin edememiş ki şimdi bir daha sormak ihtiyacı hasıl olmuş. ![]() Sözlükler kelimeyi kal olarak verdikten sonra "kâ uzun okunur" diye bir not düşüyorlar. Burada önemli olan bu hecenin uzun okunmasıdır. Modern imlâda öyle ya da böyle düzeltme işareti ciddi anlamda terk ediliyor. Bu durumda da kelimenin "kâle almak/almamak" şeklini görmüyoruz. Bunun açığını kapatmak için "a" harfinin iki defa yazıldığı şekil karşımıza çıkıyor: "Kaale almak/almamak". Kelime "kale(surlarla çevrili yapı)" ile aynı imlâya sahip. Aslolon söyleyişte kelimeyi uzun olarak okumaktır. Her ne kadar değişik yerlerde bazı kelimelerin yazılışıyla ilgili taviz vermez tavırlar takındığımız olsa da yazıda kelimenin kaç değişik yazılışı ya da anlamı olursa olsun anlam genelde teke iner. Yani cümle bağlayıcıdır. Adam, "kale almak" yazıyor ve bunu yerinde kullanıyorsa bir sıkıntı yoktur. Yalnız yeni nesil bu gibi teknik bilgilerden fazlasıyla mahrum olduğu için onlara bazı şeyleri göstermek ve anlatmak gerekiyor. Şahsen yazarken "kaale almak/almamak" şeklinde kullanıyorum. Bir de örnek sunayım. Kalbine girmemişse hiss-i vatan Anı sen kaale alma bari utan Abdülhak Hamid Tarhan -------------------- Hüve'l-bâkî
|
R0BlN |
![]()
İleti
#13
|
![]() Puck:Robin ![]() Grup: Yönetici İleti: 3,727 Katılım: 31-May 07 Nereden: İstanbul Üye No.: 7 ![]() |
Aslında konuşma dilinde de çoğunlukla uzun a olarak değil, çift a olarak okunduğuna tanık oluyorum. Belki köken itibarıyla doğrusu bu olmasa da galat-ı meşhur olarak düşünüp "kaale almamak" yazmak artık bana da daha doğru geliyor.
-------------------- |
melih |
![]()
İleti
#14
|
Etkin Üye ![]() Grup: Veteran İleti: 1,451 Katılım: 31-May 07 Üye No.: 2 ![]() |
Üstadım, bilmem o zaman nasıl bir cevap vermiştim. Sanırım verdiğim cevap sizi pek tatmin edememiş ki şimdi bir daha sormak ihtiyacı hasıl olmuş. ![]() Estağfurullah üstat, hiç olur mu. Unutkanlığımın bir sonucu yalnızca ![]() -------------------- |
kaknus |
![]()
İleti
#15
|
![]() Nâm-ı diğer "si-murg" ![]() ![]() Grup: Üyeler İleti: 32 Katılım: 17-August 07 Üye No.: 234 ![]() |
Aşk meşk meseleleri...
Aşkın tarifi tadana göre değişiyor. Tatmayan bilmez. Bilen anlatamaz. Dolayısıyla üzerinde mutabakat sağlanmış bir aşk tarifi bulmak imkânsız. Yalnız onu ifade ederken bazı ortak söyleyişler çıkmış ortaya nasılsa. En çok kullanılanlarından biri de herhalde "aşk meşk" ikilemesidir. Aşk tamam; çoğumuz biliyoruz ve kendimizce tarif de ediyoruz. Ya şu meşk dedikleri nedir ki? Bir de neden hep "aşk"la birlikte gezer? İş bu yazı bu soruların cevabını vermek niyetiyle kaleme alınmıştır. Meşk, bir hat sanatı terimidir esasında. Hat dediğimiz sanat geleneksel Türk-İslam sanatları içinde yer alan ve bugün örneklerini tarihî eserlerde bolca görebileceğimiz; tam adıyla "hüsn-i hat” olarak adlandırılan geleneksel bir sanatımızdır. Bugünkü Türkçemizle söyleyecek olursak "güzel yazı" sanatıdır hat. Oldukça zengin bir hat kültürüne sahip olduğumuzu ifadeden sonra konuya döneyim hemen. Meşkten bahsediyorduk. Meşk, yazı talimi yaptıran hocanın öğrencisine yazması için verdiği yazı örneğidir. Talebe önündeki bu yazı örneğini örnek alarak onu bir nevi kopyalardı ki bu işe meşk etmek deniliyordu. Zamanla tabir genelleşerek ders ve talim anlamlarına gelecek şekilde kullanılmaya başlamıştır. Müzikte kullanılan sözlü ya da sözsüz bir eseri icra etme faaliyetine de bundan dolayıdır ki meşk etmek denir. Hat öğrenenler iş bu yazı örneğini karşılarına alır ve hocalarını öğrendiklerine ikna edinceye kadar ve dolayısıyla önlerine yeni bir meşk örneği konulana kadar ısrarla ve inatla yazıp dururlardı aynı şeyi defalarca. Meşk ederlerdi yani. Birçok geleneksel sanatımızda olduğu gibi hatta da ustalaşmak uzun zaman ve sabır gerektiren bir gayrete bağlıdır. Öğrencinin bir yanıyla sıkıcı olan bu meşk döneminden istenilen ustalığa çıkabilmesi için aşkla/canla başla meşke devam etmesi gerekmekteydi. Eğer öğrenci yaptığı işe aşk derecesinde tutkuyla sarılmıyorsa bu yolda ilerleyemiyordu. Meşkin hamurunun mayasıydı aşk ki bu yüzden eskiler aşk olmayınca meşk olmaz derlerdi efendim. Sonra sonra zaman denen çark çark ederken tabir de evrile çevrile anlam değişikliğine uğrayarak "sevgiliyle geçirilen vakit, eğleşme, sohbet" için kullanılır olmuştur. İşte aşk meşk meseleleri tabiri buradan gelmektedir. Enteresan da bir metafor/mecaz ekleyim şuracığa bitirirken. Dedik ya eskiler "Aşk olmazsa meşk olmaz." derler diye. Arkasından da eklerler, "Meşk olunca da aşk kalmaz." ![]() Modern zamanlarda bütün mesai belki de hepten meşke adandığından mıdır aşk ortalarda yok. Meşk için gereken aşka pek sahip değiliz belki de... Sanırım şu ikileme yapma mantığıyla izah ediyoruz artık "aşk meşk" ikilisini. Para mara, kız mız, ilişki milişki, aşk meşk... -------------------- Hüve'l-bâkî
|
![]() ![]() |
![]() |
Basit Görünüm | Şuan: 23rd April 2018 - 01:32 PM |